18 Aralık 2014 Perşembe

Jezebel

 Jezebel tevrat'ın krallar 1 ve krallar 2 bölümünde hikayesi anlatılan, tevrat ve incil'de adı geçen en kötü yürekli ve en günahkar kadın olma sıfatlarını elinde bulunduran kişidir. jezebel sidonia kralı ethbaal'ın kızı ve israil kralı ahab'ın karısıdır, israil kraliçesi olmasına rağmen bir putperesttir ve o yörelerde popüler bir tanrı olmaya bir şekilde devam etmekte olan baalın kuludur. tüm israil'i baal'e tapmaya ikna etmeye çalışır, bu alanda türlü işkenceler uygular, daha da ileri gidip başkent samaria'da kendisine güzel bir tapınak inşa eder. israil kralı olarak bütün bunlara dur demesi beklenen ahab ise karısının işlerini sallamamaktadır. (sonra çok pişman olacaktır) tanrı bu bozacı ile şıracı ilişkisindeki çifti lanetler.

  Önce ahab bade olur. bir savaşta düşmanın ortaya atmak maksatlı attığı ok şans eseri kralı bulur ve şans eseri tam da zırhının birleştiği korunaksız bölgeden tutturur. ahab güneş batana kadar kan kaybından ölür. kanlarını köpekler yalar. (köpek ayrıntısı önemli, devam edelim)

  Jezebel başkötü olduğundan sona kalmıştır, jehu'nun üç adet eunuch'u tarafından yüksek katlarda yer alan bir pencereden atılır. akabinde yoldan geçmekte olan atlar tarafından paralanır ve cesedini köpekler yer. (söylemiştim köpekleri) kafatasını, ellerini ve ayaklarını ise bırakırlar. bu kısım renkli ayrıntıyı elijah'a borçluyuz.

 bir inanışa göre kadınlar hala jezebel'in günahlarını ödemektedirler.

31 Ekim 2014 Cuma

Prana

insanlar da, hayvanlar da, varolan her şey de bu prana'dır, buna düşünce vs gibi enerjiler de dahildir. evren tümüyle bir prana ve akaşa kombinasyonudur. insan bedeni için de durum aynıdır, hissettiğimiz ve gördüğümüz herşey için gerekli çeşitli malzemeyi akaşa, çeşitli güçleri de prana sağlar.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Püriten

püritenler, 17. yüzyılda anavatanları ingiltere'den kaçarak new england bölgesine yerleşen ve sömürge kuran dinsel ve siyasal reformculardır.ingiltere'de anglikan kilisesinin saptırılmış dini yönlendirmelerinden bıkan bir takım insan inanç sisteminin sadeleştirilmesini arzu etmiş, yani ingilizce söylemiyle purification istemişlerdir. inancın tanrı ve insan arasında olması gerektiğini ve kilisenin bu konuda çok fazla söz sahibi olmasının inanc ve ibadeti samimiyetten uzaklaştırdığını düşünmüşlerdir. puritan ismi de anlaşıldığı üzere pure / purify kelimelerinden türemiştir. bu insanlar dini özgürlüklerini aradıklarından ingiltere'den amerika'ya göç etmişlerdir. new england dediğimiz oluşum gerçekleşmiştir.

28 Ekim 2014 Salı

Narkolepsi



Narkolepsi-katapleksi sendromu gündüz karşı konulmaz uyku atakları ve katapleksi, uyku paralizisi, hipnogojik ya da hipnopompik halüsinasyonlarla karakterize uykunun REM dönemi ile ilişkili bozukluklar ve bozulmuş gece uykusunun eşlik ettiği nörolojik bir hastalıktır. Prevalansı 4/10000 olarak bildirlmektedir. Hastalığın tanımına bakıldığında REM uykusu ile ilişkili bir fonksiyon bozukluğu ön planda görülmekle birlikte narkolepsinin gelişiminde genetik faktörlerin katkısı ihmal edilemeyecek düzeydedir. Narkolepsi hastalarının çoğu idiopatik olmakla birlikte sekonder sebepli narkolepsi vakaları da bildirilmektedir.


Narkoleptik dobermanlarda hipokretin/oreksin mutasyonunun bulunması narkolepsi-katapleksi sendromunun ve gündüz aşırı uykululukla giden diğer hastalıklara yaklaşımı da değiştirmiştir. Hipokretinin birçok hipotalamik fonksiyon içerisinde yer alması, narkolepsinin tek başına bir uyku bozukluğu olarak algılanmaması gerektiğini düşündürmüştür. Narkolepsi stabilizasyon güçlüğü ile karakterize bir hastalık olarak düşünülmüş, hastalıktaki problemin sadece REM uykusuna ilişkin bir bozukluk değil de uyku ya da uyanıklık döneminin sürdürülmesi aşamasında olduğu bildirilmiştir. Bundan dolayı narkolepsi hastaları farklı bilinç düzeylerini ve bunlara ait özellikleri uygun olmayan zamanlarda birbirinin içerisine geçmiş halde yaşayabilmektedirler. Buna en güzel örnek uyanıklık dönemindeki bilinç düzeyi ile REM uykusunda ortaya çıkan kas atonisinin bir arada görüldüğü katapleksi durumudur.


Uluslar arası Uyku Bozukluklaru Sınıflaması (ICSD2 2005) narkolepsiyi iki grupta ele almıştır. Bunlardan birincisi klasik tetrad olan gündüz aşırı uykululuk, katapleksi, uyku paralizisi ve hipnıgojik halüsisnasyonlardan oluşana katapleksinin eşlik ettiği narkolepsi hastalığıdır. Otomatik davranışlar ve bölünmüş gece uykusu da bu semptomlara eklenebilmektedir. Semptomların tümünün aynı hastada görülmesi gerekli değildir. Bu gruptaki hastalarda katapleksinin varlığı hastalık için özel olan bulgudur. Sınıflamanın kabul ettiği diğer grupta ise katapleksi dışındaki tüm semptomlar görülebilmektedir.

Rigatoni

Rigatoni kalem makarnaya çok benzemekle birlikte, biraz daha iridir ve uç kısımları düz kesilmiştir. Delikli şekli itibarıyla da sosları iç kısmında tutarak, özellikle iri taneli soslarla çok iyi uyum sağlamaktadır.
Pastavilla Rigatoni de et, sebze parçaları, krema ve yağ bazlı soslara uygundur ve fırın makarna olarak çok iyi sonuç vermektedir.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Yin Yang

modern çin dili ve edebiyatında zıtlık kavramını sembolize eden iki kelimedir. yin gölgeyi, yang guneşi; yin kışı, yang yazı; yin pasifliği ve kadınsılığı, yang erkeksiliği simgeyebilir. konfucyus bu iki kelimeyi evrenin birbirine zıt olan, baskınlıklarını zamanla birbirine bırakan ve birbirini bütünleyen yönleri olarak kullanmıştır. bu iki temel kavramın birbirine zıtlığı evrendeki enerjinin temel kaynağı olarak düşünülür. Her an sadece biri mevcuttur, durgunluk (yin) ve hareket (yang) aynı anda mevcut olamaz: surekli biri diğeri üzerinde galip gelir, ve bu değişim evrendeki her olayın temelindedir. örneğin sonbahar ve kışın "yin"i ilkbahar ve yazın "yang"ini takip eder; soğuk ve sıcak, gündüz ve gece icin de benzeri açıklama geçerlidir. aynı düello insan hayatında aşk ve nefreti, öfke ve neşeyi doğurur.

17 Ekim 2014 Cuma

Theremin

 lev sergeyevich termen tarafindan 1920'lerin basinda gelistirilmis tek sesli elektronik muzik aleti, en eski elektronik enstrumanlardan biridir. 1922'nin mart ayinda lenin'e de sunulmustur, ve o zamanlar tum sovyetler birligi'nde "termenvoks" adiyla un salmistir. 1927 yilinda termen amerika'ya gitmis ve orada bu aletle pek cok konserler vermistir, ardindan 1929'da radio corporation of america tarafindan 500 kadar theremin uretilmistir. en unlu icracilari arasinda clara rockmore, lucie bigelow rosen ve lydia kavina sayilabilir.tam anlamıyla elektronik sayılan ilk müzik enstrümanıdır. ancak ses üretmek için elektriği kullanan ilk enstrüman değildir, bu ünvan çek teolog václav prokop diviš'in tahminen 1740'larda imal ettiği bir tür klavyeli çalgı olan "denis d'or" ya da diğer adıyla denydor'a aittir.

   başlarda tek antenli ve sadece frekans üreten theremin 1919 yılına gelindiğinde günümüzde bile çok değişikliğe uğramamış son halini alıyor. buna göre, dik duran anten yatay eksendeki hareketlerin antene uzaklığını ölçüp frekans-nota olarak yorumlarken, bir diğer kapalı anten yine elin uzaklığına göre çıkacak sesin genlik miktarını belirliyordu. zamanla bu tasarıma ses dalgasına biçim de atayan parametreler eklendi. ve termen daha sonradan kendi adıyla anılacak olan bu enstrümana etherphone adını verdi.

 1921’de 8. rusya elektronik mühendisleri konferansında ilk prototipi tanıtılan theremin çok büyük ilgi çekti ve aynı konferansa katılan lenin’in desteğini de alarak 1927’den itibaren avrupa ve birleşik devletlerde tanıtılmaya başlandı. lenin bu buluşun bir elektrikselleşme devrimi olduğunu ve böyle bir icadın komünizmi güçlendireceğini düşünüyordu. 1927’ye kadar lev termen, lenin’in de desteğiyle 600 theremin yapıp, kendini de performans verecek kadar geliştiriyordu. ayrıca o bir bilim adamıydı ve 1921–1927 yılları arasında görüntü aktarımı ve televizyonun icadına fikir verecek çalışmalar daha yaptı. ancak bu çalışmaları rus hükümetinin çok gizli sınıfına dahil etmesi sebebiyle çok fazla bilinemedi.

 theremin rusya dışındaki ilk performanslarına avrupa ülkelerinde başladı. gittiği yerlerde rus büyükelçisi gibi karşılanan theremin, kendi ülkesinde gördüğü ilgiden çok daha fazlasını burada bulmuştu. öyle ki performanslar sırasında izdihamlar hatta paris’teki sahne sırasında polise ihtiyaç duyulan bir galeyan meydana geliyor. hayatlarında daha evvel ses yükseltmeye yarayan bir speaker görmemiş 1920’lerin izleyicisi arasında thereminden çıkan sesin ruhların sesi olduğu söylentisi yayılmış ve bu ilgiyi katbekat arttırmıştı.

 amerika’ya sarkan turne sonunda lev termen 1930ların ortasına kadar bir daha rusya’ya dönmüyor. zira burada yaptığı keşifler bir rejimin malı edilmiyor ya da devlet sahiplenip çok gizli damgasını vurarak yayılmasını engellemiyordu. ayrıca bireysel bir patent alma hakkı da vardı ve öyle yaptı. tanesi 500 dolardan satılan tam 3000 theremin üretti ancak icrası çok zor olduğu için hiçbir zaman ticari başarı kazanamadı.

 avrupa turnesi sırasında tanıştığı ve theremine ilgi duyan clara rockmore ile birleşik devletler’de de çalışmaya devam etti ve onunla birlikte çalışarak thereminin üstünde çeşitli değişikler ve düzeltmeler yaptı. bu yetenekli genç bayan 1998’de hayata gözlerini yumana dek melodik müzik icrasında kullanarak theremini ciddi bir enstrüman haline getirdi.

 1938’de birleşik devletler’deki çalışmalarını yarım bırakıp birden ortadan kaybolan lev termen 1947’ye kadar ortalarda hiç görülmüyor. bu ortadan kayboluşun sebebi tam bilinemese de rusya tarafından ajanlıkla suçlanıp kaçırıldığı ve 10 yıl kadar mahkûm tutulduğu söyleniyor. 1947’de moskova konservatuarında değişik thereminler ve çalma teknikleri üzerinde yeniden çalışmaya başlayan termen, bir yandan da kgb için elektronik aletler üretmeye devam ediyor. ancak theremin 1970’lere kadar seri üretime giremeyip, çok fazla sanatçı yetiştiremiyor.

 icra biçiminin dikkat çekici görselliği, çıkarttığı sesin kendine has tınısı ya da manyetik prensiple çalışan bir müzik aleti olmasına rağmen theremin yeterli sayıda icracıya sahip değil. çalım tekniğinin zor oluşu, hava sıcaklığındaki ani değişimlerde standart ses aralığını kaybedecek kadar hassas oluşu ya da enstrümanın portatif hale ancak son yıllarda gelmesi sebepleri yüzünden bir solo çalgı olabilecek kadar hala gelişmedi. günümüzde ise deneysel müzik, tonal ya da atonal doğaçlama sanatçılarınca yeniden aktifleşmeye başladı.

12 Ekim 2014 Pazar

soğuk,kendisine ne kadar yakın bir kavramdı bu insanlara soğuk davranmasından dolayı mıydı ? yoksa doğasından gelen soğukluğu hep üzerinde taşımasını sevmesinden mi ileri geliyordu ? bilmiyordu,tek bildiği şey tramvayın bir an önce hareket etmesi ve düşüncelerinin de aynı hareketle dağılıp gitmesini istemesiydi.Rayların üzerinden kesikli tıngırtılar gelmeye başladığını duydu,dışarıyı süzüyordu insan akışını,her birinin ağzından çıkan buharı,tramvayın camında ki buharı,kafasını cama yasladı raylar ninni söylemeye başladı.Şimdi hemen şurada yok olup gitmeyi diledi havada ki oksijen atomlarından birisi olsaydı sonra yükselseydi yükselseydi bulut olsaydı bir dağın başına gidip ayrışsaydı yok olup gitseydi ne güzel olurdu ?

6 Ekim 2014 Pazartesi

-küçük konseyde varys gibi bir örümcek ve lord petyr gibi altın düşkünü bir pezevenk yerine on tane kral katilini yeğ tutardım. eddard stark, kral robert'la anılarım, 297 ac, winterfell

15 Ağustos 2014 Cuma

Druidizm

Druid, Kelt çoktanrıcılığında genellikle Alplerin kuzeyinde ve Britanya Adaları'nda var olan antik Kelt topluluklarındaki rahip sınıfı. Druid uygulamaları Yunanların "Keltoi" ve "Galatai" Romalıların "Gaul" dedikleri tüm yerli kabilelerin kültürünün bir parçasıydı. Druidler rahiplik, şifacılık, alimlik ve büyü gibi görevleri kendilerinde bir araya getirmişlerdi. Salt Kelt topluluklarının temelinde ise erotizm ve hermetizm bulunmamaktadır.

incil,Revelation

Denizin kıyısında dikilip durdu.Sonra,on boynuzlu,yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm.Boynuzlarının üzerinde on taç vardı;ve başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı.Gördüğüm canavar,parsa benziyordu.Ayakları ayı ayağı,ağzı ise aslan ağzı gibiydi.Ejderha canavara,kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.Canavarın başlarından biri,ölümcül bir yara almışa benziyordu.Ne var ki;bu ölümcül yara iyileşmişti.Bütün dünya,şaşkınlık içinde canavarın peşinden gitti.İnsanlar,canavara yetki veren ejderhaya taptılar.''Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir'' diyerek canavara da taptılar.