12 Eylül 2015 Cumartesi

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı

dünyadaki tüm ulusların kendi kaderlerini tayin etmek hakkı olduğunu, gerekirse ayrı devlet kurarak, gerekirse bir başka devlet içerisinde özne olarak yaşayabileceklerini belirten ilke. aynı zamanda 'in yazdığı bir kitap.

dünyadaki bütün ulusların kendi devletlerini kurması/kurmak istemesinden daha doğal hiçbir şey yoktur. ancak bu demek değildir ki  on numara bişeydir.

ulus devletler  toplumlara en uygun devlet tarzıdır. üzerine bir de ya sahipse gelişmekte olan bir ekonomi için tadından yinmez. çünkü kendi sınırları dahilinde  çerçevesinde "" vb. sloganlarla kendi sini güçlendirmek için rekabetin minimum olduğu koşullar yaratır.

üzerine ülkedeki herkesin bir olduğunu, "tek dil-tek bayrak-tek vatan" sloganlarıyla pekiştirerek iç ve dış suni düşmanlar yaratıp, devamlı kendinden olmayan herkesin kendi milletini yoketmek istediği inancını yayar. böyle "ülkesi ve milletiyle, sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir bütün" oluşturduğunu iddia eder.

halbuki günümüz şartları altında - koşulları- ne  diye bir sınıf kalmış, ne de ülkeler arasında suni bir şekilde oluşturulan sınırların -gümrük duvarları- bir anlamı kalmıştır.

örn;  -türk otomobil fabrikası a.ş.- yerli malı mıdır? hayır tofaş marka otomobiller sadece yerli "montajdır." bütün malzemeleri -'de üretilen kaputun bile- yurt dışı lisanslıdır. zaten türkiye'de en basitinden elektrik motoru bile %100 yerli bir şekilde üretilmemektedir. zaten artık hiç bir ülkede %100 yerli bir üretim mevcut değildir. çünkü gelişmiş ülkelerde  pahalıdır. türkiye'de nispeten daha ucuzdur. yani bütün malzemeyi buraya taşıyıp burada monte ettirip sonra yine dışarıya satmak çok daha ucuza gelmektedir. örn: tofaş'ın otomobilleri türkiye pazarından çekildikten yıllar sonra bile  pazarı için yeni modeller üretmeye devam etmiştir.

yani in patronu haline gelmiş ülkeler, -onlarca küçük ülkecikten oluşan-  ve artık yapay sınırların bir önemi kalmayan  ülkelerinde olduğu gibi bu "ulus devlet" takıntısından uzaklaşmaya başlamışlardır. zaten üretim ilişkilerinin bu kadar içiçe geçtiği toplumsal düzende sınırlar gereksiz ayrıntılardır.

kutsal vatan kavramı ise zaten ayakları yere basan bir kavram değildir. madem benim vatanım kutsal o zaman herkesin kendi vatanı kutsaldır. herkesin vatanının kutsal olduğu yerde aslında hiçbir vatan kutsal değildir. kutsal toprak kavramının filistin'de yarattığı sorun tüm dünyanın malumudur. dünyanın her tarafına dağılmış yahudiler "burası bize vaadedilmiş topraklardır" diye geri döndüğünde bağdaki arap filistinlilerin yaşadıklarını halen endişeyle izliyoruz.

dünyanın bu şekilde de olsa ekonomik sınırlara bölünmesi işçi sınıfının -emek gücü satarak geçinen herkes- işine yaramaz. sadece bizleri daha ucuza sömürebilmek isteyen patronların işine yarar. işte tam da bu yüzden "işçi sınıfının vatanı yoktur." tofaş fabrikasında çalışan türk işçinin de fiat fabrikasında çalışan italyan işçinin de patronu aynıdır. önemli olan tek fark işçilerin sömürülen, patronların sömüren olmasıdır. türkiye'de yapılan herhangi bir greve italya'dan destek gelmesi uluslararası kapitalizmi çok büyük çıkmazlara sokabilir. tofaş'ta üretimin bir gün durması dünya piyasasını kilitleyebilir ve patronların kârlarını yokedebilir.

"e ama patronlar bize ekmek veriyor?" diyenler olabilir. patronlar bize ekmek vermiyor. esasen patronlar bizden ekmek çalıyor. yine örnek vermek gerekirse fiat fabrikasında asgari ücretle çalışan bir işçi tarafından üretilen bir araç binlerce liraya satılıyor. üretim araçlarını işleyerek ve kendi emek gücünü de bu üretim araçlarına dahil eden insanların bu ürettikleri araçlara sahip olabilmek için ne kadar çalışması gerekmektedir?

ya da fiat'ın patronlarının dünya çapında sahip oldukları - servetle dünya üzerindeki kaç tane yoksul ülke -ülke diyorum insan değil- kalkındırılabilir? afrika'da insanlar toprak yerken, defne yaprağına yatırılmış portakallı pekin ördeği yiyen insanların varlığı devam ettikçe insanlar nasıl adilce yaşayabilir?

işte tam da bu yüzden tüm devletler, suni sınırlar, gümrük duvarları yıkılmalıdır. üretim araçları üzerindeki e evrilmeli, üretim araçlarının denetimi üretenlere verilmelidir. böylece üretenlerin sırtından geçinen asalak kesim yok olacak ve dünya zenginlikleri adil bir şekilde dağıtılabilecektir. herkes yeteneğine göre toplumsal yaşama bir katkı sağlayıp, ihtiyacı doğrultusunda ne gerekiyorsa ulaşabilecektir.

örn; seyahat özgürlüğünün anayasal güvence altına alındığı türkiye şartlarında, izmir'den istanbul'a gitmek istediğimizde -eğer kanun kaçağı olarak adlandırılmıyorsanız- kimse size "nereye hemşerim?" demeyecektir. ancak cebinde 70 lira para da yoksa istanbul'a gidemeyeceksin. çünkü özgürlükler ancak parası olanların kullanabileceği lükslerdir. evet burjuva devletlerde özgürlükler lükstür. parayla satın alınırlar.

eğer gerçek bir özgürlükten, eşitlikten ve adaletten bahsetmek istiyorsak tüm devletleri ortadan kaldırmak gerekmektedir. nerede devlet varsa özgürlük yoktur, ne kadar az devlet o kadar özgürlük!

örgütlü bir gücü ortadan kaldırmak içinse örgütlenmek gerekmektedir. eğer insanların eşit, adil ve özgür bir şekilde yaşamasını istiyorsak devlet denen zor aygıtını yıkmak için örgütlenmeli ve gerekli mücadele yöntemlerini kullanmalıyız.

18 Aralık 2014 Perşembe

Jezebel

 Jezebel tevrat'ın krallar 1 ve krallar 2 bölümünde hikayesi anlatılan, tevrat ve incil'de adı geçen en kötü yürekli ve en günahkar kadın olma sıfatlarını elinde bulunduran kişidir. jezebel sidonia kralı ethbaal'ın kızı ve israil kralı ahab'ın karısıdır, israil kraliçesi olmasına rağmen bir putperesttir ve o yörelerde popüler bir tanrı olmaya bir şekilde devam etmekte olan baalın kuludur. tüm israil'i baal'e tapmaya ikna etmeye çalışır, bu alanda türlü işkenceler uygular, daha da ileri gidip başkent samaria'da kendisine güzel bir tapınak inşa eder. israil kralı olarak bütün bunlara dur demesi beklenen ahab ise karısının işlerini sallamamaktadır. (sonra çok pişman olacaktır) tanrı bu bozacı ile şıracı ilişkisindeki çifti lanetler.

  Önce ahab bade olur. bir savaşta düşmanın ortaya atmak maksatlı attığı ok şans eseri kralı bulur ve şans eseri tam da zırhının birleştiği korunaksız bölgeden tutturur. ahab güneş batana kadar kan kaybından ölür. kanlarını köpekler yalar. (köpek ayrıntısı önemli, devam edelim)

  Jezebel başkötü olduğundan sona kalmıştır, jehu'nun üç adet eunuch'u tarafından yüksek katlarda yer alan bir pencereden atılır. akabinde yoldan geçmekte olan atlar tarafından paralanır ve cesedini köpekler yer. (söylemiştim köpekleri) kafatasını, ellerini ve ayaklarını ise bırakırlar. bu kısım renkli ayrıntıyı elijah'a borçluyuz.

 bir inanışa göre kadınlar hala jezebel'in günahlarını ödemektedirler.

31 Ekim 2014 Cuma

Prana

insanlar da, hayvanlar da, varolan her şey de bu prana'dır, buna düşünce vs gibi enerjiler de dahildir. evren tümüyle bir prana ve akaşa kombinasyonudur. insan bedeni için de durum aynıdır, hissettiğimiz ve gördüğümüz herşey için gerekli çeşitli malzemeyi akaşa, çeşitli güçleri de prana sağlar.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Püriten

püritenler, 17. yüzyılda anavatanları ingiltere'den kaçarak new england bölgesine yerleşen ve sömürge kuran dinsel ve siyasal reformculardır.ingiltere'de anglikan kilisesinin saptırılmış dini yönlendirmelerinden bıkan bir takım insan inanç sisteminin sadeleştirilmesini arzu etmiş, yani ingilizce söylemiyle purification istemişlerdir. inancın tanrı ve insan arasında olması gerektiğini ve kilisenin bu konuda çok fazla söz sahibi olmasının inanc ve ibadeti samimiyetten uzaklaştırdığını düşünmüşlerdir. puritan ismi de anlaşıldığı üzere pure / purify kelimelerinden türemiştir. bu insanlar dini özgürlüklerini aradıklarından ingiltere'den amerika'ya göç etmişlerdir. new england dediğimiz oluşum gerçekleşmiştir.

28 Ekim 2014 Salı

Narkolepsi



Narkolepsi-katapleksi sendromu gündüz karşı konulmaz uyku atakları ve katapleksi, uyku paralizisi, hipnogojik ya da hipnopompik halüsinasyonlarla karakterize uykunun REM dönemi ile ilişkili bozukluklar ve bozulmuş gece uykusunun eşlik ettiği nörolojik bir hastalıktır. Prevalansı 4/10000 olarak bildirlmektedir. Hastalığın tanımına bakıldığında REM uykusu ile ilişkili bir fonksiyon bozukluğu ön planda görülmekle birlikte narkolepsinin gelişiminde genetik faktörlerin katkısı ihmal edilemeyecek düzeydedir. Narkolepsi hastalarının çoğu idiopatik olmakla birlikte sekonder sebepli narkolepsi vakaları da bildirilmektedir.


Narkoleptik dobermanlarda hipokretin/oreksin mutasyonunun bulunması narkolepsi-katapleksi sendromunun ve gündüz aşırı uykululukla giden diğer hastalıklara yaklaşımı da değiştirmiştir. Hipokretinin birçok hipotalamik fonksiyon içerisinde yer alması, narkolepsinin tek başına bir uyku bozukluğu olarak algılanmaması gerektiğini düşündürmüştür. Narkolepsi stabilizasyon güçlüğü ile karakterize bir hastalık olarak düşünülmüş, hastalıktaki problemin sadece REM uykusuna ilişkin bir bozukluk değil de uyku ya da uyanıklık döneminin sürdürülmesi aşamasında olduğu bildirilmiştir. Bundan dolayı narkolepsi hastaları farklı bilinç düzeylerini ve bunlara ait özellikleri uygun olmayan zamanlarda birbirinin içerisine geçmiş halde yaşayabilmektedirler. Buna en güzel örnek uyanıklık dönemindeki bilinç düzeyi ile REM uykusunda ortaya çıkan kas atonisinin bir arada görüldüğü katapleksi durumudur.


Uluslar arası Uyku Bozukluklaru Sınıflaması (ICSD2 2005) narkolepsiyi iki grupta ele almıştır. Bunlardan birincisi klasik tetrad olan gündüz aşırı uykululuk, katapleksi, uyku paralizisi ve hipnıgojik halüsisnasyonlardan oluşana katapleksinin eşlik ettiği narkolepsi hastalığıdır. Otomatik davranışlar ve bölünmüş gece uykusu da bu semptomlara eklenebilmektedir. Semptomların tümünün aynı hastada görülmesi gerekli değildir. Bu gruptaki hastalarda katapleksinin varlığı hastalık için özel olan bulgudur. Sınıflamanın kabul ettiği diğer grupta ise katapleksi dışındaki tüm semptomlar görülebilmektedir.

Rigatoni

Rigatoni kalem makarnaya çok benzemekle birlikte, biraz daha iridir ve uç kısımları düz kesilmiştir. Delikli şekli itibarıyla da sosları iç kısmında tutarak, özellikle iri taneli soslarla çok iyi uyum sağlamaktadır.
Pastavilla Rigatoni de et, sebze parçaları, krema ve yağ bazlı soslara uygundur ve fırın makarna olarak çok iyi sonuç vermektedir.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Yin Yang

modern çin dili ve edebiyatında zıtlık kavramını sembolize eden iki kelimedir. yin gölgeyi, yang guneşi; yin kışı, yang yazı; yin pasifliği ve kadınsılığı, yang erkeksiliği simgeyebilir. konfucyus bu iki kelimeyi evrenin birbirine zıt olan, baskınlıklarını zamanla birbirine bırakan ve birbirini bütünleyen yönleri olarak kullanmıştır. bu iki temel kavramın birbirine zıtlığı evrendeki enerjinin temel kaynağı olarak düşünülür. Her an sadece biri mevcuttur, durgunluk (yin) ve hareket (yang) aynı anda mevcut olamaz: surekli biri diğeri üzerinde galip gelir, ve bu değişim evrendeki her olayın temelindedir. örneğin sonbahar ve kışın "yin"i ilkbahar ve yazın "yang"ini takip eder; soğuk ve sıcak, gündüz ve gece icin de benzeri açıklama geçerlidir. aynı düello insan hayatında aşk ve nefreti, öfke ve neşeyi doğurur.